Kahvenin kırk yıl hatırı vardır

40-41’in Sihiri

YUNUS NADİ ARMAĞANI MİZAH ÖYKÜSÜ YARIŞMASI 1985-86

Cumhuriyet Gazetesi

40-41’in Sihiri

Dr. Uğur Derman / No: 310

Şu sihirli ölçek 40 ile ilgisi daha doğar doğmaz başlamıştı. Mahallenin bilgiç kadınları, anasına, “Kırkı dolmadan sakın sokağa çıkarma” demişlerdi. Lohusa ziyareti sırasında, “Tüh-tüh kırk bir kere maşallah” övgüleri yapılmış; eş-dost arasında aynı dönem doğanlar ‘‘kırkının içinde” takımını oluşturmuşlardı. İlk ciddi hastalığında ateşi 40’a çıkınca dünyası kararmış, tifo olduğu anlaşılınca kırk gün katı yiyecekler yasaklanmıştı. Galiba Necmi 40’a adar saymayı o dönemde öğrenmişti. En hoşuna giden ninni, oğlum büyüyecek, bir huri sevecek, kırk gün kırk gece düğün olacak mırıltısıydı. Bu hayal gerçekleşmedi, ama geline yüzgörümlüğü için 40 altın bilezik almak gerekti. Her çocuk gibi Neci de bir ara böceklere ilgi duymuştu, ama en çok merak ettiği kırkayakların tökezlemeden yürümesiydi. Kendisi, iki ayağı zor idare ediyordu.

Yaramazlığından bıkan anası, kabul günlerinde sohbet sırasında, “Kırk kere söyle yine dinlemiyor kardeş, hem de sakar mı sakar” diye yakınıyordu.

İlkokula başlayıp okumayı kıvırdığında, en çok sevdiği macera öyküsü, “Ali Baba ve Kırk Haramileri” oldu. Bir de beceremediği ‘bir tekerleme vardı: “Kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp”. Derken Necmi palazlanıp, aile meclisinde söze karışmaya başladı. Aile büyükleri bu gelişmeyi ukalalık sayıyorlardı, ama kendisi pek memnundu. Yine bir aile sofrasında çenesi düşünce sinirlenen babası “bana bak, lokmanı kırk kere çiğnemeden yutma, sözünü kırk kere yutkunmadan söyleme” diye nasihat etti.

İlk kahvesini teyzesinin elinden içtiğinde, “bir acı kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu’’ da öğrendi. Liseye geçti ve matematikçi Kuyu Feyzi’nin sınıfına düştü. Hocanın lakabının nereden geldiği ilk haftada anlaşıldı. Tahtada formülleri karıştırıp kafadan atmaya başlayan öğrencilerin azarı hazırdı: “Delinin biri kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz”. Otobüste lise sondan Ayfer’e tutkun olduğunu sezen arkadaşları, “oğlum o kızı tavlaman için kırk fırın ekmek yemen lazım diye gırgıra alıyorlardı. Artık rüyalarında, saçları omuzlarında Ayfer, kuyu içinde çabalayan kelli felli kırk adam ve kendisinin ekmek somunları arasındaki hayali birbirine karışıyor; uykularında kıkır kıkır gülüyordu. Lise bitti, askerlik geldi çattı; şubede sırtını dinleyen doktor emretti: “Yüksek sesle kırk, kırkbir” diye say.” Askerden döndüğünde iş aramaya başladı, koydunsa bul. İpe, sapa gelmez birbirinden ters teklifler aldı. “kırk katır mı, Kırk satır mı” misali. Sonunda eş dosttan kırk bin torpille uygun bir işe yerleşti.

Günün birinde (neyse ki kırkında değil) 40 yıllık bir arkadaşından 40 yıl unutamayacağı bir kazık yedi, herkese bu denli güvendiğine kırk bin kere pişman oldu Necmi.

Çok mazbut bir aile hayatı vardı. 40 yılın başında arkadaşlarıyla kafa çekmeye gittiklerinde kendisine takılırlardı: “anlaşıldı sen kırkından sonra azacaksın” diye. İşte bu nedenle olacak kırk yaşını garip bir heyecan ve merakla beklemişti. O yaşı geldi geçti, hiçbir şey değişmedi. Bu değişmezlikten memnun olup olmadığını arada sırada düşünür, ama bir karar veremezdi.

Girginliği sayesinde çok kişi tanıdığı, çeşitli konularla meşgul olduğundan çevresi “kırk tarakta bezi var” diye takılırlardı. Yıllar geçti, müdürlüğe terfi etti, temposu yavaşladı. Galiba kırk sayısı ile olan bağlantıları sona eriyordu.

Gel zaman, git zaman Nizam, adındaki bir memuru, Samsun’a atama istemi ile karşısına dikildi. Mevzuata uyduramadığı için kabul etmedi. Nizam dişliydi ve Necmi’nin kırk yıl düşünse aklına getiremeyeceği bir çözümle işini halletti. Sırıtarak kendisine bir sağlık raporu uzattı: “Fişmekân hastalığı nedeniyle 41 metre rakımda çalışması gerekir”. Necmi’yi aldı bir düşünce, bu bilimsel karara varmak için uzmanlar kim bilir ne denli ince tetkikler yapmışlardı, kılı kırk yarar gibi. Merakla ansiklopediye el attı. Ülkedeki 41 m. rakımdaki tek il Samsun’du.

Bu 40-41 sayısında bir sihir, bir keramet olmalıydı, yoksa aklını oynatacaktı. Kesin kararını verdi, ilerde rastlayacağı 40-41’li olaylara gülüp geçecekti. O akşam televizyonu açtı, haberlerde son yılın enflasyon oranını spiker ilan etti %40-41 arası, ve arkasından kırk bin dereden su getirilerek bunun büyük bir ekonomik başarı olduğu anlatıldı. Bastı kahkahayı, kolunu bacağını yokladı, sağını, solunu çimdikledi, hayatta ve sağlıklı idi ya, haline kırk bin kere şükretti.

(*) Böyle bir rapor gerçekte de verilmiş ve basına yansımıştı,

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.