HEKİMLİKTE ZORUNLU HİZMETİN UYGUN DEVRESİ
Prof. Dr. Uğur Derman
Cerrahpaşa Mezuniyet Albümü yazısı – 1980?
Daha çok edebi yönlü yazıların yer aldığı albümde konunun önemi nedeni ile aşağıdaki kuru, aritmetik kokan bir yazının yadırganmayacağını ümit ederim.
Bir sorun hakkında doğru karar vermek için amacını hatırlamak gerekir, Bugün sağlık hizmetlerinin özellikle kırsal bölgelerde yetersiz olduğu kabul edilmektedir. Hekime bir süre zorunlu görev vererek bu eksiklerin kapanacağı ümit edilmektedir. Sağlık konusunda yetersizliğin hangi kademede olduğunda, hangi bilgi düzeyindeki sağlık personeli ile onarılabileceğinde fikir birliği gerekir.
Ülkemizdeki sağlık sorunları 3 düzeyde toplanabilir:
1) Koruyucu toplum sağlığı ve bulaşıcı hastalık sorunları (Primary Health Care),
2) Birden oluşan, kolay tanınan ve ayakta tedavinin yeterli olduğu kısa süreli hastalıklar,
3) Cerrahi girişim gerektiren veya ivedi veya tanısı güç, yataklı sağlık kurumunda inceleme gerektiren uzmanlık konusu hastalıklar,
Bu 3 bölümdeki sorunların sağlık hizmetindeki ağırlığını gözden geçirirsek,
1) Bu bölüm temel eğitimin, alt yapısının şart olduğu koruyucu sağlık sorunlarıdır ki bu konuda hizmetin düzeni sağlandığında verimi en yüksek ve sağlık hizmetinin tümündeki düzelmenin en çarpıcı olacağı bölümdür.
2) Kolay tanımlanan ve cerrahi girişimi gerektirmeyen bu bölümdeki sorunlar tedavi görmeseler de zamanla iyileşen ateşli hastalıklar ve fonksiyonel hastalıkları kapsar. Bu sorunların çözümü genel sağlık düzeyine büyük bir katkı getirmeyecektir.
3) Yataklı kurumlarda inceleme gerektiren uzmanlık konusu sorunlar ise çağdaş tıptaki çarpıcı ilerlemelerin yoğunlaştığı bölümdür. Genel sağlık hizmeti düzeyine koruyucu hizmetlerden sonra en çok katkısı olan bölümdür. Tıptaki gelişmelerin ve uzmanlaşmanın da en çok bu bölüme yansıması önemini arttırır. Bu noktada ülkemizde sağlık hizmetlerini sunmak için mevcut eleman kümelerini ve sayısal değerlerini inceleyelim;
a) Ebeler (yeterli ve dağılımları az çok iyi),
b) Hemşireler ve sağlık memurları (yetersiz, dağılımdaki kötülük bu yetersizliği büsbütün arttırıyor),
c) Laborantlar (çok yetersiz),
d) Pratisyen hekimler (sayısal yeterlilikleri kendilerine verilecek göreve bağlı).
e) Uzmanlar (bazı dallarda yeterli- bu dallarda bile dağılımları kötü; laboratuvar yöntemleri dallarında sayıları çok yetersiz. Farklı dallar arasındaki dengesizlik sayıları yeterli uzmanların da verimini çok düşürüyor),
Gerek sayısal gerek dağılım yetersizliğinden söz personelimizden verim sağlayabilmek için en uygun görevde ve çok iyi planlayarak kullanmak zorundayız. Tekrar sağlık sorunları tablomuza dönersek:
1) Koruyucu toplum sağlığı genel eğitim ve alt yapı sorunu olup, kırsal bölgelerde ebeler, hemşireler, gezici aşılama sağlık memurları ile bunlara yardımcı muhtar, köy öğrenmeni ve imamın katkısı ile büyük aşamalar elde edilebilir. Bu yolda başarının örnekleri ülkemizdeki sıtma ve trahom savaşı ile kanıtlanmıştır. Bu tür görevde 6 yıl çağdaş tıp bilgilerine göre eğitilmiş pratisyen hekimleri kullanmak savurganlıktır.
2) Kolay tanımlanan ve çabuk tedavi edilebilecek sorunlar da görevin pratisyen hekimce sağlanması en uygundur. Yalnız birden gelişen bu hastalıklarda verimli olabilmek için her yerleşim yerine, her köye veya 2-3 yakın köye bir hekim verilecek demekti., Bu yapıldığında büyük olasılıkla bu hekime günde ortalama yarım saat iş düşecektir. Bu da bir tür savurganlıktır. Kısa bir kurstan sonra bu tür sağlık sorunlarında da hemşire ve sağlık memurları başarılı olabilir. Ebelerin jinekolojik konulardaki yardım ve başarıları bu savı destekler.
3) Asıl sorun güç çözüm yataklı kurumlardaki sağlık hizmetleridir. Bugün çağdaş sağlık hizmeti ancak bir uzmanlar ekibinin bulunduğu hastanelerde verilebilir. Bu hakikate inanıldığında bu düzeydeki hizmeti yalnız büyük kentlerdeki vatandaşlara sağlarız diyebilir misiniz? Vatandaş arasında sınıfsal ayırımın hiç düşünülmemesi gereken konu sağlık konusudur. Kaldı ki haberleşme ve ulaşımdaki gelişme sonucu bugün en ırak köyümüzdeki vatandaş da derdini uzmana göstermek istemektedir. Hatta uzmanlar arasında ayırım yapmakta, güveneceği uzmanı bulana kadar hastane hastane dolaşmaktadır.
İşte sosyal tüm konularda olduğu gibi istem-sunu yasası (arz-talep kanunu) sağlık konusunda da geçeridir, Kişinin istemi yerine gelene kadar arayış ve sorun devam edecektir.
Bir kalkınma planı yapılırken ileriye dönük olması zorunludur. Bütün bu nedenlerle ülkemizde bölge hastaneleri ve hastaneleri çalıştıracak değişik konularda uzmanlaşmış uzman ekibi ilk hedef olarak seçilmelidir. Özellikle biyokimya, radyoloji, patoloji, adli tıp, anesteziyoloji dallarındaki yetersiz uzman sayısı arttırılmalıdır. Bu nedenle uzmanlık kadrolarının dağıtımı ve kullanılışında bu dallara ağırlık tanınmalıdır.
İşte yazımızın başlığının yanıtı belirmiştir: Hekime zorunlu hizmet uzman olduktan sonra getirilmelidir ve böylece kuru yapılar halinde çürüyen bölge hastaneleri işlerlik kazanmalıdır.
Yeni hekim kardeşlerimin gönüllerinde insan sevgisinin, öğrenme hevesinin, düşüncelerinde açıklık ve yapıcılığın sürekli olmasını dilerim,