CUMHURİYET/2
13 Ocak 1987
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Hekim Fazlası, Sağlığın Sömürülmesi
PROF. DR UĞUR DERMAN, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Sağlık hizmetlerinin bugünkü düzeyinin yükselmesi için fakülte kontenjanlarının azaltılması yanında, mezuniyet sonrası uzmanlık kadrolarında gereksinime göre dengelerin bir an önce sağlanması, çağdaş tıp anlayışına uygun olarak sağlık hizmetlerini kurumlaştırma yönündeki idari kararların bir an önce alınması ve tüm olayın ileriye dönük bir planda bütünleştirilmesi gereklidir.
Cumhuriyetimizin kuruluşunda 7 milyon nüfusumuz için 326 olan hekim sayısı, 1980’deki 45 milyon nüfus için 28.000’e ulaşmıştır. 1986’da bu sayı yılda ortalama 3000 yeni hekimin katılmasıyla 45.000’e yükselmiştir. Ancak 1982’de fakülte sayısının artışı ve kontenjanların yeniden ayarlanması ile 1988’den başlayarak her yıl ortalama 5000 hekim diploma alacaktır. Kaba bir hesapla 2000 yılında, bu zaman diliminde emekliye ayrılan ölen meslektaşlar da dikkate alındığında, 90-95.000 faal hekimin olacağı anlaşılmaktadır.
Bu sayı, 700 nüfusa bir hekimi ifade etmektedir.
Ülkelerin insangücü planlarında, ülkenin siyasi yapısına göre farklı kuruluşlar yetkili ve etkili olabilmektedir. Ülkemizde bu hedeflerin sayısal değerini saptamak DPT ‘nin sorumluluğundadır. Ancak 1981 yılında 1000 nüfusa bir hekimi uygun sayan bu kurum, bugünlerde 700-800’e bir hekimden söz etmektedir ki, bu oran halen gelişmiş ülkelerin bile pek azında var olan bir orandır. Bu ülkelerde hekim fazlası sorunu başlamıştır. Bunun yanında gelişmekte olan bazı ülkelerde de (özellikle Pakistan’da) işsiz hekimler ciddi bir sosyal sorun durumundadır.
Temel amaç, ülkenin sağlık düzeyinin yükseltilmesidir. Gerekli altyapı, yardımcı personel, araç-gereç sağlanmadıkça tek başına hekim sayısının artışı ile bu gerçekleşemez
TEMEL AMACA AYKIRI TUTUM
Altyapının çağdaşlaştırılamadığı durumda hekimin işsiz kalma dönemi daha erken başlayacaktır. “On yıl sonra tıp fakülteleri tatil mi edilecek?” sorusuna yanıt arayarak konuyu açıklığa kavuşturalım:
İnsangücü hedeflerinin ekonomik hedeflerden farklı özelliği, hedefin aşılması halinde önemli sosyal sorunların doğmasıdır. Bu bakımdan insangücü hedefinin en azı, en uygunu olduğu gibi bir üst sınır da belirlenmeli ve plan buna göre yapılmalıdır. Tersi durumda üst düzey mesleklerde insangücü fazlasını başka bir alana yöneltme de yapılamayacağından; karşılaşılan sosyal sorunun boyutları çok ciddi olacaktır. DPT, belirlediği hedefe (bu hedefi doğru varsaysak bile) kısa sürede ulaşıldıktan sonra taşmayı nasıl önleyeceğini de belirlemeli ve açıklamalıdır. On yıl sonra tıp fakültelerini tatil mi edecekler? Kontenjanı yılda IO00’e mi indirecekler? Yanıt: Bu denli bir sınırlama, o tarihte başarılamaz. Esasen sayısal değişikliklerin, her iki yönde de yavaş yavaş gerçekleşecek şekilde planlanması daha uygundur.
Her uzmanlık dalındaki insangücü ayrı ayrı dikkate alınmalı.
Gözden kaçan bir başka özellik ve yanlış değerlendirme hekim insangücünde hemen her zaman veri olarak toplam hekim sayısının, dikkate alınmasıdır. Gerçekte çağdaş tıpta bu birim, ölçüt olarak yeterli bilgi verememektedir. Uzmanlık, hatta yan dal uzmanlıklarının geliştiği (daha önemlisi, hastalarca istendiği) bugünkü tıpta, her bir uzmanlık dalındaki hekim sayısının ayrı ayrı dikkate alınması gerekir. Böyle yapıldığında ülkemiz sağlık sorunlarındaki en önemli çarpıklığın, uzmanlık dalları arasındaki sayısal dengesizlik ve coğrafi dağılımın olduğu görülecektir. Bunun yanında bazı dallarda (genel dahiliye, genel cerrahi, çocuk hastalıkları gibi) bugün bile bir enflasyonun var olduğu anlaşılacaktır.
Hekim sayısı bu hızla artarsa oluşacak hekim fazlalığının ne gibi sakıncaları vardır?
Hekim fazlasının ilk ve en önemli doğal sonucu piyasada bir rekabetin oluşmasıdır. Rekabetin başlaması ile müşterinin çekilebilmesi ve çoğu zaman sömürülmesi de birlikte görülmektedir. Sağlık dışındaki bazı konularda piyasa rekabeti olumlu sonuçlar getirebilir ya da yanıltıcı rekabetin zararı çok önemli olmayabilir. Sağlık konusunda ise özne insan ve onun sağlığıdır. Bu varlığın piyasa rekabetine açılması çok sakıncalıdır. Kişinin en duyarlı olduğu değerlerinden sağlık konusunda istismar edilmesi çok kolaydır. Piyasa rekabeti, esasen bugün de bir ölçüde var olan bu sömürünün boyutlarını kat kat arttıracaktır.
ÖNERİ
Bir toplumda, sağlık yönünden bundan daha zararlı bir etken düşünülemez.
Çözüm için tek öneri ve yol söz konusudur: Tıp fakültelerinin kontenjanları azaltılmalıdır.
Önümüzdeki otuz yıllık süreç içerisinde yılda 2500 t. 500 yeni hekim ülkemiz için en uygun insangücü sayısıdır. Sayıdaki bu azalma bir başka yönden de çok yararlı olacaktır. Tıp eğitiminin üç yıllık ikinci yarısı uygulama dönemidir. Eğitimin istenen nitelikte yapılamayışında en önemli etken uygulama kümelerinin kalabalık oluşudur. Bu olumsuzluk kontenjanın azalmasıyla düzeltilmiş olacaktır.
Sağlık hizmetlerinin bugünkü düzeyinin yükselmesi için fakülte kontenjanlarının azaltılması yanında, mezuniyet sonrası uzmanlık kadrolarında gereksinime göre dengelerin bir an önce sağlanması, çağdaş tıp anlayışına uygun olarak sağlık hizmetlerini kurumlaştırma yönündeki idari kararların bir an önce alınması ve tüm olayın ileriye dönük bir planda bütünleştirilmesi gereklidir.
Bu yöndeki gerçekçi bir sağlık planının çoktan yapılmış olması gerekirken bugün hala birbirinden kopuk doğru-yanlış kararlarla zaman yitirmekteyiz.
